Uzaylıları Bulmaya Ne Kadar Yaklaştık?
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
İçindekiler
HERKES NEREDE?
1950’de Nobel ödüllü fizikçi Enrico Fermi tam da bu soruyu sordu. “Herkes Nerede”. Dünya dışı varlıklardan söz ediyordu. Bu sorunun üzerinden 70 yıl geçti ve hâlâ cevaplanamadı. Bir çok yanlış alarm verildi. “Aha, işte bulduk, uzaydan gelen gizemli sinyal uzaylıların kanıtı. Ah pardon sadece bir Rus askerinin telsizinden gelen bir radyo sinyali imiş”. 1960’dan bu yana, sürekli bu şekilde yanlış alarmlar verildi. Ama bunların hepsinin, insanlığın uzaylıları bulmaya daha da yaklaştırdığına inanıyorum. En azından inanmak istiyorum diyelim. Hayal etsenize, insanlık, hiç durmadan, sürekli genişlemeye devam eden bu evrende yapayalnız. Tek istisna biziz. Ürkütücü. Gerçi, bir gün uzaylıların varlığı kanıtlanırsa, bunun çok daha ürkütücü olacağına eminim.
İki olasılık var: Ya evrende yalnızız, ya da yalnız değiliz. İki olasılık da eşit derecede ürkütücü.
“Arthur C. Clarke”
FERMİ PARADOKSU NEDİR?
Fermi paradoksu, dünya dışı uygarlıkların var olma olasılığının gayet yüksek olduğuna dair tahminlerin varlığı ile bunu doğrulayacak herhangi bir kanıtın ya da temasın yokluğu arasındaki çelişkiyi ifade eder. Evrenin yaşını ve muazzam büyüklüğünü hesaba katarsak, kesinlikle dünya dışında bir yaşam olmalıdır. Ama ortada herhangi bir kanıt yada gözlemlenen bir şey yoktur. İşte Fermi Paradoksu bu ikili arasındaki çelişkiyi ifade eder.
Hatta, Samanyolu Galaksisindeki, Dünya dışı varlıkların sayısını az çok tahmin etmemize yarayacak bir denklem bile oluşturulmuş. “Drake Denklemi”
Denklem 1960’ta, Enrico Fermi’nin sorularını sormasından on yıl sonra, uzayda yaşam ihtimaline ilişkin birçok olasılığı sistematik bir şekilde değerlendirebilmek amacıyla, Frank Drake tarafından formüle edildi. Denklemin spekülatif faktörleri şunlardır: Bir galaksideki yıldız oluşum hızı, etrafında gezegenlerin bulunduğu yıldız sayısı, bu gezegenlerden yaşama uygun olanların sayısı, yaşama uygun gezegenlerde yaşamın ortaya çıkma oranı, yaşamın ortaya çıktığı gezegenlerde iletişim kurulabilecek bir medeniyet seviyesine ulaşılma ihtimali ve bu türde uygarlıkların muhtemel ömrü. Buradaki temel sorun, son dört faktörün tam anlamıyla bilinmiyor oluşudur. Dünya üzerindeki insan uygarlığı, bu konudaki tek örnek olması sebebiyle istatistiksel tahminlerde kullanılamamaktadır. Ayrıca bu örneğin kullanılması antropik sapmaya sebep olacaktır.(Antropik İlke: Evrende olabilecek tek insan türünün, bizim bildiğimiz insan türüne benzer olması gerektiğini söyler.)
Mikroskop insana önemini gösterdi; teleskop da önemsizliğini…
“Manly P. Hall”
OUMUAMUA
2017 yılında, güneş sistemimize giriş yapan bir nesne tespit edildi. İlk başta asteroit sanıldı fakat bu cismin hızı git gide hızlanıyordu. Bu yüzden bilim insanları onun kuyruklu yıldız olduğunu düşündü. Fakat incelemeler sonucu kuyruklu yıldız’da olmadığı anlaşıldı. Peki ya neydi bu tanımlanamaz nesne? Bir yerden kopmuş olamazdı o zaman git gide hızlanmadı. Ayrıca ince uzun bir yapıya sahipti. İlk kez bizim Güneş Sistemimizden olmayan bir nesne ile karşılaşılmıştı. İşin garibi uzun araştırmalar ve incelemeler sonucunda cismin yüzeyinin taş, kum yada buzdan değil metal veya karbon tarzı bir alaşım madde olduğu fark edildi. Yoksa bu bir uzaylı gemisi miydi? Yoksa onlarda aynı bizim yaptığımız gibi uzaya “Voyager 1” tarzı bir keşif aracı mı yollamıştı? Gerçekten ne olduğunu hiç kimse anlayamadı. Bir daha da asla öğrenemeyeceğiz. Çünkü artık çok uzaklara gitti. Asıl soru nasıl sürekli hızlandığı idi. Buna ise en mantıklı cevap, önünde bir güneş yelkeni olması. Şu an ki hayal ve bilgi sınırımız buraya kadar tahminde bulunabiliyor.
Evrende yalnız olduğumuzu düşünmek, okyanustan bir bardak su alıp balinalar yok demekle aynı şey. “Carl Sagan”
Sonuç
Sonuca gelirsek, bir gün bilinen evrende yalnız olup olmadığımızı bulacağımıza eminim. Bu 500 yıl da sürebilir, belki daha kısa. Ama insanlığın bu merakı, sonsuzluğa olan ilgisi devam ettikçe, inanın bana daha bundan çok, daha fazla şaşıracağımız bilgiler öğreneceğiz. Yeter ki biz hiç araştırmayı ve merak etmeyi bırakmayalım.
Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, muvaffakiyet için en hakiki mürşit ilimdir, fendir. İlim ve fen’in haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, dalalettir. “Mustafa Kemal Atatürk”