Türkiye, ilk havacılık teşkilatı kurma çalışmalarına 1909’da başlamıştır. 1912’de Fesa Bey, Fransa’dan pilotluk eğitimini almış ve Türk ordusunun 1 numaralı brövesini takmıştır. Bu tarih pek başarılı olmasa da ilk uçma denemelerinden yaklaşık 8 sene sonradır. Osmanlı; ABD, Fransa ve İngiltere gibi ülkelerle neredeyse aynı tarihlerde hava kuvvetlerini kurmuştur. İlk yerli uçak çalışmalarına ise göklerdeki kahraman Vecihi Hürkuş başlamıştır. Hürkuş, 1923 yılında Yunanlardan arta kalan motor vb. parçalar ile ilk yerli uçağımızı 1925’lerin başında yapmış ve uçurmuştur. Yalnız o dönemde uçağın yeterliliğini araştıracak heyet bulunmadığı için Hürkuş izinsiz uçmuştur ve cezalandırılmıştır.
Türkiye’nin ilk uçak fabrikası olan TOMTAŞ (Tayyare ve Motor Türk Anonim Şirketi), 1926 yılında kurulmuştur. Fabrika, Türk Tayyare Cemiyeti (Türk Hava Kurumu) ve Junkers (Alman uçak üreticisi) tarafından işletilmiştir. İlk başta küçük onarım işlemleri sonrasında da Junkers firmasına ait uçakların montajı yapılmıştır. Alman hükumetinin ekonomik sıkıntıları nedeniyle Junkers firması yarı yarıya olan maliyetleri karşılayamamaya başlamıştır bunun sonucunda fabrika 1928 yılında üretimi durdurmuştur. 1931 yılında tekrardan açılan ve Milli Savunma Bakanlığı’na devredilen fabrika çeşitli yabancı şirketlerle anlaşmalar imzalayıp lisans altında üretimlerine devam etti. 1926-1942 yılları arasında 9 modelde 192 uçak üreten fabrika 1950’de Hava İkmal Merkezi’ne dönüştürüldü.
PZL-24
1936 yılına gelindiğinde yabancılardan lisans alınarak üretilen basit uçakların Türkiye için pek fayda vermediğini ve kendi uçaklarımızı üretmemiz gerektiğini söyleyen Nuri Demirağ, uçak fabrikasını Beşiktaş’ta kurdu. Aynı yıl Türk Mühendis Selahattin Reşit Alan’ın projesini hazırladığı NuD-36 ismindeki uçak yapıldı. Bu uçak oldukça atik bir avcı-eğitim uçağıydı ve genellikle Nuri Demirağ’ın Türk tayyarelerini yine Türkiye’de yetişen pilotlar uçurmalı düşüncesiyle kurulan Gök Okulu’nda kullanıldı. Türk Hava Kurumu 65 planör ve bu eğitim uçağından 24 tane sipariş verdi. Bu siparişler hazırlanırken bir de yeni bir yolcu uçağı projesine başlanmıştı. Bu proje sonucunda NuD-38 uçağı ortaya çıktı, bu uçak 2 mürettebat ve 6 yolcu taşıyabilen bir Yolcu-Bombardıman uçağıydı. NuD-38, 1944 yılında Dünya Havacılığı Yolcu Uçakları A sınıfına alındı. THK’nın vermiş olduğu 24 eğitim uçağı ve 65 planör siparişi 1938 yılında tamamlandı, uçakların İstanbul da eğitim uçuşları sıkıntısız tamamlandı fakat THK, Eskişehir’de de son bir kez test uçuşu yapılmasını istedi. Bunun sonucunda THK-36 ile Selahattin Reşit Alan (Bu uçağın baş mühendisi) bir gösteri uçuşu yaptı, gösteri başarılı geçmişti fakat iniş esnasında piste hayvanlar girmesin diye açılan hendeği görmeyen pilot uçağıyla bu hendeğe girdi, Alan bu kazada hayatını kaybetti. Olay yerine gelen inceleme ekibi uçakta pilotaj hatası olmadığını bildirdiği halde THK uçak siparişlerini geri çekti. Bu olayla iflasa sürüklenen Nuri Demirağ, İsmet İnönü’ye mektuplar yazdı fakat sonuç olumsuzdu. Üretilen 14 adet NuD-38 uçağının bazıları Hollanda’ya ambulans uçak olarak satıldı ve NuD modelleri yurt dışından ciddi ilgi görmeye başladı fakat devletin elde edemediği başarıyı özel sektörün elde etmesi Devlet tarafından hoş karşılanmadı ve yurt dışına silah satışı çıkartılan bir kanunla yasaklandı. Nuri Demirağ’ın uçakları test etmek için satın aldığı arazi bugünkü Atatürk Havalimanı arazisidir ve yine bu arazi üzerine kurulmuş Gök Okulu yaklaşık 290 pilot yetiştirmiştir. Zamanında ülkenin en büyük yatırımcısı olan Nuri Demirağ, (Bu soyadını yaptığı binlerce kilometrelik demiryollarından dolayı Atatürk vermiştir.) kendisine hava kuvvetleri için bağış yapması teklifi geldiğinde ”Madem ki bir millet tayyaresiz yaşayamaz, öyleyse bu yaşama vasıtasını başkalarının lütfundan beklememeliyiz. Ben bu uçakların fabrikasını yapmaya talibim” diyerek girdiği yolda maalesef başarısız olmuştur. Aslında fabrika iflas etmemiştir, belirli kişiler tarafından “iflas ettirilmiştir”.
Havacılık alanında bir başka adım ise THK Etimesgut uçak fabrikasıdır, fabrikanın açılışı 1941’e dayanır. Atatürk’ün isteği ile girişilen bu milli sanayi yolunda uçakların motorlarının da yerli olması isteği ile 1941 yılında Gazi Uçak Motor fabrikasının yapımına başlanmıştır. THK Etimesgut uçak fabrikası sekiz planör, yedi uçak ve bir tane de jet eğitim uçağı olmak üzere toplam 16 proje üzerinde çalışmıştır. Fabrika Hitler’den kaçan Polonyalı mühendisler tarafından kurulmuştur bu mühendisler yaklaşık 5 yıl bu fabrikada Türk mühendisler ile çalıştıktan sonra yurtlarına dönmüşlerdir. Türkler, Polonyalı mühendisler ile güzel projeler başarmakla birlikte onlar gittikten sonra da başarılı işler ortaya koymuşlardır. THK’nın en göze çarpan projelerinden biri THK-5 uçağıdır (Fabrikanın beşinci projesi olduğundan dolayı bu isim verilmiştir.). Bu uçak bir ambulans uçaktır ve iki sedyeli hasta bir doktor ve iki pilot taşıyabilir. THK-5 uçağı 1950 yılında bir adet Danimarka’ya satılmıştır, Danimarka ve İsveç 1954 yılında bu uçaklardan daha fazla istemiştir fakat ileride fabrikanın MKE’ye devredilmesi ve proje ekibinin artık mevcut olmaması nedeniyle bu isteğe cevap verilememiştir.
THK’nın on altı projesi içinden bir diğeri de; THK-13 Uçan Kanattır. Almanya ve ardından Amerika da o yıllarda uçan kanat projelerinde çalışmaktadırlar ve Türkiye dahil bütün ülkeler başarısız olur ve projeler rafa kaldırılır. Amerika ileride bu çalışmayı devam ettirir ve 1997 yılında radara görünmezlik özelliğine sahip, yaklaşık değeri 2.000.000.000$ olan dünyanın en pahalı uçağı B-2 ortaya çıkar. THK-13 belki de yapılan yanlış yüzünden düşmeseydi mükemmel bir proje olabilirdi. THK’nın hafızalara kazınan bir diğer uçağı ise THK-15 Uğur’dur. Bu uçak metal gövdeli ilk uçağımızdı, uçakta iki adet top bulunmaktaydı. THK-15’ten hava kuvvetleri için yaklaşık 60 tane üretildi ve yıllarca eğitim için kullanıldı. THK’nın sadece çizimde kalan son ve en önemli projesi ise metal gövdeli çift motorlu bir jet eğitim uçağı olan THK-16 Mehmetçik idi. Uçak çizim aşamasında kaldı, eğer proje hayata geçirilseydi pilot ve öğrencinin yan yana oturabileceği versiyonu da yapılacaktı. 1952 yılında THK Etimesgut uçak fabrikası MKE Kurumu’na devredilince bu uçak projelerinden altısı ile devam edildi, bu altı uçaktan biri de THK-16 yani yeni ismiyle MKE-3’tü. Fakat 1945’te 2. Dünya Savaşı’ndan galip çıkan Rusya’nın Kars’tan toprak ve boğazların kontrolünü istemesi sonucu Türkiye, Amerika’ya yardım çağrısında bulunmak zorunda kalmıştır ve nihayetinde 1948-1950 yıllarında hazırlanan Thornburg raporu yürürlüğe konmuştur. Bu raporda şöyle yazmaktadır:”Türklerin uçak üretimini durdurması ve yerine traktör üretmesi hatta sadece traktörlerin montajını yapması gerekmektedir.”. Yine aynı zamanda Amerika Marshall yardımları kapsamında Türkiye’ye askeri ürünleri ucuz fiyatlara satmakta yada hibe etmekteydi. Dönemin Hava Kuvvetleri komutanı THK Fabrikası yönetimine “Amerikan yardımından bedava uçak almak dururken uçak fabrikanıza parayla sipariş verirsem, yarın bu millet beni asar.” demiştir. Hibe edilen uçaklar arasında T-33 jet eğitim uçağı da bulunmaktaydı ve bundan dolayı THK-16(MKE-3) projesi iptal edildi.
THK Gazi Motor Fabrikası ise lisans altında uçak motorları üretti ve ayrıca ilk yerli motor 1948-1949 arasında yüksek mühendis Şükrü Er ve ekibi tarafından yapıldı. Etimesgut fabrikasında yapılan uçakların aerodinamik testleri için 1950 yılında kullanıma hazır olan Ankara Rüzgar Tüneli ise fabrikaların kapatılması sonucu uzun süre işlevsiz kaldı. Bu fabrika çok yüksek teknoloji barındırıyordu. 1998 yılından itibaren Tubitak SAGE tarafından kullanılmakta. İflas ettirilen fabrikalar nedeniyle zaten bir türlü ilerleme gösteremeyen türk havacılık sanayi 1959 yılında devlet tarafından tamamen sonlandırılmıştır. Gazi Motor ve Etimesgut Uçak Fabrikaları bu süreçten sonra traktör üretimine başlamışlardır.