Uçak Havalandırma Sistemi

Hiçbirimiz uçakta uçarken ne dışarıdaki soğuğu ne de basıncı hissediyor. İşte bize uçakta bu konforu sunan sistemler: havalandırma ve basınç sistemi. Bu sistemler sayesinde olabildiğince kendimizi yerdeki gibi hissetmemiz sağlanmaya çalışılıyor. Ve birçok insan yemek ya da hizmet kalitesinden önce hava kalitesine dikkat ediyor. Çünkü bu kalite düşük olduğunda uçuş çekilmez bir hal alıyor ve diğer hizmetlerin pek bir önemi kalmıyor. İşte bu yüzden hava yolu şirketleri özellikle bu konuda çok dikkatli davranıyor.
Kabin konforunun en önemli parçası olan havalandırma sistemi motorlar sayesinde çalışıyor. Motorlardan alınan havanın önemli bir kısmı uçağa enerji sağlaması için yanma odalarında yakılıyor. Geriye kalan hava ise havalandırma sistemi için en konforlu havayı sağlamak amacıyla ısıtılıp basınçlanıyor. Ancak basınç kabinini deniz seviyesi basıncına getirmenin çok pahalı bir maliyeti olduğu için deniz seviyesi ile aynı basınçta değildir. Uçak 13.000-14.000 metrede uçarken kabin basıncı 2.600 metrede tutuluyor. Bu nedenle içerideki havayı solurken kendinizi yüksek rakımlı bir yerde hissediyoruz. Basıncın deniz seviyesi ile aynı tutulan tek uçak Concorde’dur.

Bu işlem tamamlandıktan sonra baş üstü bagaj bölümlerinin üstünden içeri temiz hava veriliyor. Yolcu koltuklarının üstünde bulunan lambaların hemen yanında havalandırma valfleri bulunuyor. Yolcu bu valfleri kendisine uygun hava akışına göre açıp kapatarak ayarlayabiliyor. Ayrıca bu valfler serinlemek için mini özel klima görevi de görebiliyor. Verilen hava kabinin içini tamamen dolandıktan sonra alt kısımdan içeri alınıyor ve temizlenmek üzere tekrar havalandırma sistemine gönderiliyor. Havalandırma sistemine gelen havanın bir kısmı temizlenerek ve motorlardan gelen yeni hava ile birlikte tekrar uçak içine veriliyor. Bu işlem sürekli böyle devam ettiği için soluduğunuz havanın tamamı temiz bir hava değildir. Hava yolu şirketleri olabildiğince temizlemek için temizlenmiş hava oranını yükseltiyor. Bu sayede motorlara daha az hava geliyor ve daha az enerji harcandığı için yakıttan tasarruf ediliyor. Ama bu duruma Uluslar Arası Kabin Memurları ve Hava Yolu Pilotları Dernekleri karşı çıkıyor. Ayrıca pilotlar hosteslerin yönlendirmelerine göre uçak içindeki havayı ayarlayabiliyor. Kokpitteki hava ise izole edilmiş bir havadır.
Hem dışarıdan alınan temiz hava hem de yeniden temizlenen hava özel filtreler tarafından temizleniyor. Bu filtreler çok titizlikte tasarlanıp üretiliyor. Çünkü havadaki zararlı taneciklerin ve virüs gibi gözle görülemeyecek küçük parçacıkları tutması gerekiyor. Filtrelerde bilgisayarda büyük bir dikkatle hazırlanmış yollar bulunuyor. Bu yollara konulan çıkıntılar ve ayarlanan eğimler sayesinde en küçük zararlı parçacıkların tutulması sağlanıyor. Filtrelerin içi özel mikro cam fiberinden imal ediliyor. Ve filtreler belli aralıklarla havanın temizlenmesini önlememesi ya da kaliteyi düşürmemesi amacıyla temizleniyorlar.
Sivil havacılıkta uçak içerisindeki temiz hava oranları belirlenmiştir. Bu orana havacılıkta “cfm” denir. Ve Avrupa Birleşik Havacılık Kuralları JAR’a göre uçakta dakikada yolcu başına 10 feet küp temiz hava gelmeli. Ayrıca uçakta metreküpe düşen zararlı ve yabancı madde oranı sık sık ölçülüyor. Havacılık kuralları bu konuda çok sıkı tutuluyor. Ve birçok uçakta metreküpe düşen zararlı madde oranı hastanelere göre daha azdır.
Ünlü uçak üreticisi Boeing uçaklarından 10 cfm oranını 5 cfm’e düşürmeye çalışıyor. Uçağın içine koyulacak yeni havalandırma sistemleri ile daha kaliteli hava vermeyi amaçlıyor. Ve böylelikle yıllık harcanan yakıt miktarı yarıya düşürülecek ve çok büyük bir maliyet azalımı olacak. Ancak bu sistem bir çok sağlık problemine sebep olacağı için Amerikan Havalandırma Mühendisliği Birliği tarafından yolcu başına dakikada düşen hava miktarının 15 cfm olması ve en az 5 cfm’in dışarıdan alınan temiz hava olması koşulunu sundu.
Bazen baş üstü bagaj bölümünde bulunan havalandırmadan duman çıkar. Aslında bu duman değil su buharıdır. Bu buharının oluşması ise havalandırma sisteminden gelen soğuk hava kabin içindeki sıcak hava ile karşılaştığında bir kısmı su buharına dönüşür. Uçak içi soğuduktan sonra bu durum ortadan kalkar. Genellikle bu olay eski tip uçaklarda görülür. Yeni tip uçaklarda havalandırma sisteminden bu durumu önleyecek özel sistemler vardır.
Birçoğumuz uçağa biner binmez havalandırma sisteminden gelen soğuk havadan dolayı hasta oluruz diye yolcu koltuğu üstünde bulunan havalandırma valflerini kapatıyoruz. Ancak asıl bunu kapattığımızda hasta olabiliriz. Çünkü bu valfler sayesinden daha fazla temiz hava alabilirsiniz.
Aslında bu sistem uçak içerisinde sigara içilen dönemde tasarlandı. Kabinden dumanı temizleyebilmek ve ferah bir hava sağlamak amacıyla uçakların verimli  ve düzenli bir havalandırma sistemi bulundurması gerekiyordu. Bu nedenle havalandırma sisteminde bulunan HEPA filtreleri, havadaki toz ve mikropların % 99’undan fazlasını temizler.


Peki günümüzdeki corona durumunda bu havalandırma sistemleri uçuşlarda yeterli olacak mı? 
Bu durumun ilk zamanları hava yolu firmaları bazı yöntemler alsa da yine de virüsün çok hızlı yayılması sebeplerinden biri de toplu taşımalardaki yetersiz hava sirkülasyonu oldu. Hava yolu şirketleri bu duruma ilişkin açıklamalarında % 99,97 filtreden ve saatte 20 defa temizlemeden bahsettiler. Ancak bu sistemler corona için yeterli önlemler olarak görülmüyor. Uzmanlara göre corona kapmak için çok kısa bir süre virüs bulunan bir ortamda olmak yeterli olduğu için her ne kadar iyi havalandırma sistemlerine sahip olunsa da zaruri olmadıkça toplu taşıma araçlarını kullanmamayı öneriyorlar.
E-bültene Abone Ol Merak etmeyin. Spam yapmayacağız.

Yazar

Havacılığa gönül vermiş kişiler olarak sizler için yazılar paylaşıyoruz.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hızlı yorum için giriş yapın.

Giriş Yap